reklam
reklam
DOLAR 39,8870 % 0.29
EURO 46,8216 % 0.25
STERLIN 54,7842 % -0.15
FRANG 49,9393 % 0.47
ALTIN 4.198,06 % -1,36
BITCOIN 106.569,01 -0.454
reklam

İstanbul – Prof.Dr.Bayram Öztürk: Deniz çayırları Marmara’nın oksijen fabrikaları korunmaları çok önemli

Yayınlanma Tarihi : Google News
İstanbul – Prof.Dr.Bayram Öztürk: Deniz çayırları Marmara’nın oksijen fabrikaları korunmaları çok önemli
reklam

Tuğçe SEZER ODABAŞI-Fırat ALKIZ/İSTANBUL, – MARMARA Denizi’nde deniz çayırlarının korunmasına yönelik çalışmalar sürüyor. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk deniz çayırlarının oksijen üretimi için önemli bir endemik tür olduğuna dikkat çekti. Marmara Denizi’nde deniz çayırlarının bulunduğu 10 noktaya şamandıra koyduklarını belirten Öztürk, kirlenme, çipa atılması ve balıkçılığın deniz çayırlarının varlığını tehdit ettiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Öztürk, “Bunlar endemik bitkiler, yani sadece bu bölgeye özgüler, oksijen üretiyorlar. Bunlar denizin oksijen çayırları, bunlar denizin oksijen fabrikaları deyim yerindeyse. Çünkü günde 16 ile 20 litre oksijen üretiyorlar. Dahası kökleriyle de iklim değişikliğine karşı karbon yutağı olarak görev yapıyorlar. Onun için deniz çayırlarının korunması çok önemli” dedi.

Marmara Denizi’nde oksijen seviyesi yıllar içinde geriledi. Uzmanlara göre, sağlıklı bir deniz ekosistemi için olması gereken ideal oksijen seviyesi litrede 5 mg/L. Bu seviye 1990’lı yılların başına kadar korunurken, bugün 50 metrenin altındaki derinliklerde oksijen yok denecek kadar az. Oksijen, yalnızca yüzeyin ilk 30 metresinde sınırlı bir alanda bulunabiliyor. Bu durum, başta biyoçeşitlilik olmak üzere tüm deniz yaşamı için tehlike oluşturuyor. Her ne kadar deniz çayırları oksijen üretse de, Marmara genelindeki oksijensizlik sorununa etkilerinin sınırlı olduğu belirtiliyor. Deniz çayırlarının Marmara gibi ekolojik açıdan riskli durumda olan bir deniz için büyük önem taşıdığına vurgu yapan Prof.Dr. Öztürk, mevcut deniz çayırı alanlarının korunması gerektiğini de işaret ediyor.

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI KARBON YUTAĞI’

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof.Dr. Bayram Öztürk, TÜDAV gemisinde vakıf olarak deniz çayırlarıyla gerçekleştirdikleri uluslararası çalışmalar ve Marmara Denizi’nde yürüttükleri projeler hakkında bilgiler verdi. Prof. Öztürk, “8-13 Haziran tarihleri arasında Fransa’da Birleşmiş Milletler (BM) Okyanus Konferansı vardı. O konferansta TÜDAV birçok konuda açıklama yaptı. Ağırlıklı olarak da Türkiye sularında biyolojik çeşitliliğin korunması, yasadışı balıkçılığın önlenmesi, plastik kirliliğinin azaltılması, sürdürülebilir balıkçılık, iklim değişikliği olmak üzere birçok konuda görüş ve önerilerimizi bildirdik. Onun ötesinde, bizim vakfın çalıştığı deniz çayırlarının korunmasıyla ilgili Marmara Denizi’nde yaptığımız çalışmayı anlattık. Çünkü biz, 10 adet şamandırayı Marmara Denizi’ne koyduk ve bu 10 adet şamandıra da, deniz çayırlarının olduğu yerleri gösteriyor. Deniz çayırlarının olduğu bölgelerdeki insanlara, deniz çayırlarının neden korunması gerektiği, neden dikkat etmeleri gerektiği konularını anlattık. Çünkü biliyorsunuz, bunlar endemik bitkiler, yani sadece bu bölgeye özgüler, oksijen üretiyorlar. Bunlar denizin oksijen çayırları, bunlar denizin oksijen fabrikaları deyim yerindeyse. Çünkü günde 16 ile 20 litre oksijen üretiyorlar. Dahası kökleriyle de iklim değişikliğine karşı karbon yutağı olarak görev yapıyorlar. Onun için deniz çayırlarının korunması çok önemli” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Öztürk “Hem bizim sularımızda hem bütün Akdeniz’de, Türkiye’nin Akdeniz sahillerinde deniz çayırları var. Öteki ülkelerde de var. Esasen TÜDAV, Birleşmiş Milletler’de biyolojik çeşitlilik toplantılarında ve komitelerinde görev yapıyor. Bu yaptığı komite çalışmaları sırasında da daha çok derin deniz balıkçılığı, balıkçılığın sürdürülebilir olması, mavi ekonomi, mavi büyüme yani balık üretimi, balık üretiminin sürdürülebilir olması gibi konularda uluslararası ortamda kamuoyu oluşturuyor ve Türkiyemizdeki güzel örneklerimizi anlatıyoruz” dedi.

‘DENİZ ÇAYIRLARI TAHRİP EDİLİYOR’

Prof. Dr. Öztürk, “Deniz çayırlarını biz ekmedik, deniz çayırları ekilmedi. Deniz çayırları doğal olarak ortamda bulunuyor. Fakat bunlar başta kirlenme olmak üzere, balıkçılık, çipaların çayırların üstüne atılması gibi nedenlerle tahrip ediliyor. Bu tahribatın önlenmesi için şamandıraları attık. Dolayısıyla deniz çayırı yetiştiriciliği çok zor bir iş. Yüz senede 2 santim büyüyor. Dolayısıyla aslolan mevcut olanları korumak. Büyümesiyle ilgili, yetiştirmesiyle ilgili deneyler var. Bu deneyleri tabii saygıyla karşılıyoruz. Fakat bizim açımızdan aslolan korumak. Mevcudu eldekileri korumak. Sonradan yeniden büyütmek, yapmak hem maliyeti açısından pahalı hem de çok uzun zamanlar alıyor. Onun için Türkiye’nin bu biyolojik çeşitlilik açısından çok önemli olan bizim asset dediğimiz, yani bu varlıklarımızı iyi korumamız gerekiyor ormanlar gibi” diye konuştu.

‘MÜSİLAJ OKSİJENİ AZALTIYOR; DENİZ ÇAYIRLARI OKSİJEN ÜRETİYOR’

Öztürk, “Deniz çayırları müsilajı engellemiyor. Deniz çayırları denizlere oksijen veriyor. Çiçekli bitki olduğu için oksijen üretiyor. Müsilaj ise, deniz ortamında oksijeni azaltıyor. Dolayısıyla dolaylı olarak düzelme, dolaylı olarak bir iyileştirme olabilir ama müsilajı önlemek için deniz çayırları çare değil. Tek çözüm yolu da değil. Müsilajı önlemenin mucize bir yolu da yok. Müsilajı önlemenin bir tek yolu var, 1 bardak sudaki gibi her şeyin pırıl pırıl olması; denize hiçbir atık verilmemesi, hepsinin arıtılarak verilmesi gerekiyor. Bunu sağladığımız takdirde gelecek kuşaklara daha iyi bir Marmara Denizi, daha iyi bir Akdeniz, daha iyi bir Karadeniz bırakacağız. Aksi takdirde daha da fazla kirlenecek denizlerimiz. Onun için tedbir öneriyoruz. Onun için denizleri korumamız için çaba gösteriyoruz” şeklinde konuştu.

‘OKYANUS DENİZ OKURYAZARLIĞI DA VAR’

Deniz çayırlarıyla ilgili eğitimlere devam ettiklerini söyleyen Öztürk, “Bununla ilgili çalışmaları, kontrolleri Su Ürünleri Genel Müdürlüğü yapıyor; Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, aynı zamanda Sahil Güvenlik takip ediyor.Biz de bu çayırların korunması gerektiğini, koruma altında olduklarını bütün insanlara anlatıyoruz. Sadece geçen yıl 4 binin üzerinde öğrenciye; ilkokul, ortaokul, lise öğrencisine Erdek, Marmara Adası, Paşalimanı, Kapıdağı Yarımadası, Bandırma olmak üzere bu bölgelerde deniz çayırlarının korunması ve neden önemli olduğuna ilişkin seminerler verdik. Biz buna okuryazarlık diyoruz. Nasıl finansal okuryazarlık varsa, okyanus-deniz okuryazarlığı da var. Dolayısıyla bu konuda daha geniş kitlelere farkındalık yaratmaya çalışıyoruz” dedi.

‘KİRLENME BİLİMİNDE KİRLETEN ÖDER’

Koruma çalışmaları hakkında da bilgiler veren Öztürk, “Bu sene yeni alanlar yine Marmara Denizi’nde, Çanakkale bölgesinde, Tekirdağ bölgesinde, Balıkesir bölgesinde, bu bölgelerde deniz çayırları ve Marmara Denizi’nin korunması konusunda çabalarımız olacak. Bununla ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla, balıkçı kooperatifleriyle, dalgıçlarla, balık adamlarla, devlet yetkilileriyle; herkesle konuşarak Marmara Denizi’nin korunmasına katkıda bulunmak istiyoruz. Marmara Denizi’ni korursak ancak Karadeniz’i ve Ege Denizi’ni koruyabiliriz. Çünkü burası bir koridor, deyim yerindeyse atlama taşı deyim yerindeyse. Bu biyolojik koridorun korunması gerekiyor ve burayı sadece Türkler koruyabilir. Çünkü burayı Arjantinliler kirletmedi, Çinliler de kirletmedi. ‘Kirleten öder’ diye bir kural var kirlenme biliminde. Kim kirletti Türkler. Biz kirlettik. Dolayısıyla bizim temizlememiz gerekiyor. Onun için Marmara gibi böyle bir iç denizin, yatak odası deyim yerindeyse, buralarınıkirletilmemesi lazım ve gelecek kuşaklara bırakılması lazım. Bbüyük bir sorumluluk bu” dedi.

reklam

YORUM YAP